Yine bir 2004 yazısı.
* * *
Ben: Aynada gördüğüm, başkalarının yolda gördüğü kimlik.Saat sabahın 6'sında başladım 7'de bitirdim. Kalbimin en derinlerinden yazdım. KENDİM ve BEN olarak yazdım ama hayatta malesef sürekli BEN'im, bir KENDİM olamadım. Yada hep KENDİM miydim de farkında olamadım? Bunu düşünmek bile istemiyorum...
Kendim: Derinliklerdeki gerçek kimlik.
Olayın aslı düzgün Türkçede "intihar etmek"; bu da insanın kendi arzusuyla hayatına son vermesi demek. Şu anda saat sabahın altısı ve ben tüm gece bir "tavuk process" içindeydim. Bilmeyenler için, bir sağa bir sola, tüm geceyi geçirmek (Israel'e sevgiler). Biraz kendimi düşündüm (biraz...?). Öz benliğimle yaptığım kontratımı düşündüm. Fiziksel evrenin bana verdiği sonucu, olduğum yeri, bugünümü düşündüm... (İçinizden 'aman tanrim, Uğur yapma!' demeyin.)
Israel bana "Palyaço" dediğinde aslında şimdi bahsedeceğimin sadece ufak bir bölümünden bahsediyordu. Aslında ben sanırım çok daha geniş kapsamda "kendimi" intihar ediyormuşum. İnatla "kendimi intihar etmek"ten bahsediyorum çünkü kendimce önemli bir fark görüyorum. İntihar eden insan o anda olduğu kişiden nefret eder, bıkar, yada çaresiz hisseder ve kendince en kestirme ve kolay ama bence en aptalca yolun intihar olduğunu düşünür. Ben ise, biraz da "Me, Myself, Irene" filmindeki mantıkla da, kendi içimdeki asıl beni, yani "kendim"i başka bir ben gibi öldürüyorum. Benim öldürmem fiziksel öldürmek değil aslında, ruhsal, duygusal, fiziksel bir işkence bu. Yani hergün bir daha ve bir daha öldürüyorum. Çok daha acı verici...
'Ne diyor bu adam' diyorsunuzdur şimdi... Bilmeyenler için söyliyeyim. Dün akşam ANKA'da sevgili hocamız Israel bize bir gece düzenledi ve seçtiği belli konular üzerine konuşma yaptı, bir cila attı ve sonrasında da eğlencemiz oldu ki eğlenceyi düzenleme şeklinin detaylarına girmesem de bize yine bir süreç yaptığı açıktı. O süreçte "ikinci şans"ı yeniden yakaladık hep. Neyse, bu konuşmada o kadar çok şeyi birebir aldım ki ben bile şaşırdım. Kim bilir benim gibi kaç kişi vardı aynı durumda! Çoğu yerde sanki bana özel konuşuyormuş gibi geldi. Sonra eve TEM’den geldim, eve hemen girmediysem de uzun süre TV seyretmeden yatağıma girdim ki düşüneyim, sorgulayım; DURayım, kendime BAKayım ki belki DÜZELTir ve HAREKETE GEÇerim diye. Ama lisânım aynıydı! Aynı lisânla konuşarak yaşadıklarımı ne kadar değiştirebilirdim ki?.. Ne kadar doğruydu da peki ben onu değiştirmeyi bilmiyor muydum, bilmek mi istemiyordum?
AHA!!! İşte sorun da burda ya. KENDİNİ intihar etmek tam burada işte. İçimde yarattığım iki benlik, iki kuş, ve birinin diğerini öldürmesi, ve benim korktuğum ise sonradan yarattığımın asıl benliğime işkence etmesi! Sorunlar yaşıyorum, herkes gibi, maddi oluyor, sihhi oluyor, aşk ile oluyor, normal şeyler yani ve BEN GÜÇLÜYÜM (kontratım) biliyorum, asla inkâr da etmiyorum ve o kadar hissediyorum ki bunu, herşeyin altından kalkabileceğimi de biliyorum. AMA KALKMIYORUM! Kalkmamayı SEÇİYORUM. Bunu başkasına anlatsam destek bekliyor oluyorum, anlatmasam içime kapanık ve duvarlar arkasına gizli oluyorum. Çözsem bu kadar dertsiz tasasız olmaktan anlamsızca rahatsız oluyorum. Ben çözmemeyi seçiyorum. Hatta çözüp aslında, bazen çözmemişi oynuyorum. Peki tehlike nerde? Çözmemişi oynarken bazen çözdüğümü unutuyorum ve kendi yarattığım canavar, asıl GÜÇLÜ olan bana işkenceye başlıyor. Hayatta ki mutsuzluğunu, çaresizliğini, bıkkınlığını, nefretini vs. o kadar büyütüyor ki benim gerçekligim asıl ben (kendim) değil bu yapay ben oluyor. Ve kendime yaptığım işkence... Benim filmim "Ben, Kendim, Hayat" oluyor. Yeterince kafanız karıştı mı?
Sınavlar kötü mü geçti, koy poposuna diyor kendim, ama ben "olmaz, ya yüksek lisans ne olacak, o olmazsa hemen askere mi gideceksin, sonra müdür bile olamazsın yüksek lisanssız, müdür olmak istiyor musun ki, ayrıca yüksek lisanssız doktora da olmaz sonra hocalık yatar..." diyor.
İstedigim kiz beni beğensede, mutlu da olsa benimle olmak istemiyor mu, kendim "olsun, n’apalim, onun arzusu bu, ne olacak yani, zaten bitecekti yani, yoluna devam" derken, ben "işte yine bekârsın, kim bilir şimdi neye taktı, oğlum ne sapıklar ne hatunlarla ama sen romantik adamsın hâlâ bunu paylaşamıyorsun, hep gönül eğlendirmelik kızlarla da olmuyor ki, e peki ciddiyete hazır mısın? E Amerika’dasın ya bu yüzden, ne oradakileri seviyor, ne buradakiler seni istiyor uzaksın diye, peki geri mi gelsem, ulan gelmeye değer mi, ama bıktım ya..." şeklinde beynimi kemirerek yıllarımı harciyorum.
Bunun farkına varıp sizinle bunları paylaşırken kendim, "işte tamam artık yazıya bile döktün, hoş pek okuyan yoktur ama kendin için yaptın daha neyine BEN diye ayrı birini yaratıyorsun ki" derken ben, "anaaa dur oğlum olayı çözersen düşünecek, üzülecek bir bok kalmayacak, kızdan aşk acısı çekmezsen şiirleri kim yazacak, yazıları kim yazacak birşeylere isyan etmezsen, sen en iyisi bu yazıyı bitir, zaten kim okuyacak bu kadar uzun saçmalığı, en azından beni kurtar da hem ben rahatlıyayım hem de sen içindeki aptal karmaşalara geri dön. Sabah da oluyor haydi yatağaaaaaa" diyor... Böyle böyle "ben" "kendim"i intihar ediyordu(m).
Yoruldunuz mu?
İyi günler...
Sarıldım!
ugurarcan | 29-Aralık-2004 | İstanbul
picture: Suicide by celticwillow @ http://celticwillow.deviantart.com/
...bunu başkasına anlatsam destek bekliyor oluyorum, anlatmasam içime kapanık ve duvarlar arkasına gizli oluyorum...
YanıtlaSilçekilenin altından kalkmak istememek ona verdiğin değer oluyor bence.işte bu yüzden de anlatmamak en iyisi sanırım..
insan sadece acı cektıgı( aşk acısı cektıgı ıcın gusel yazılar şiirler yazmazki
YanıtlaSilbakınız;
Yaşayalım Ki -
Seninle yaşlanmak istiyorum. Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyım istiyorum. Benim olduğu kadar dostlarının, dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.
Yaşayalım kı, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız. Sen çok dertlenip, içip, arkadaşlarınla eve gelmelisin. Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız. Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.
Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim. Güzel günlerimizi, evimizde, bır şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız. Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek... Böylece yaşamalıyız işte.
Sonra çocuğumuz olmalı, düşünsene, senin ve benim olan bir canlı. Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız. Sen arada mızıkçılık yapmalısın. Ve ben söylenerek sıranı almalıyım. Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın. Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.
Zaman su gibi akıp giderken, herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı. Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden. Mutlu da olsa, kötü de olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı. Saçlara düşünce aklar ya da gidince aklar, çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehırden.
Kavgasız, her sabah gürültüyle uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz. Geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız. Eve gelip, benden kahve istemelisin. Çocuklar gelmeli zıyaretimize, geçmışteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız...
Öyle sevmelisin ki beni, bu yazdıklarım korkutmamalı seni. Tebessümler açtırmalı yüzünde. Bir gün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde, birbirimizi sevmenin gururu olmalı \"herşeyde\".
Can Yücel cok sevgılı nasıl da anlatmıs yasamak ıstedıklerını...
ya daaa ne gusel atışmış hem kendıyle hem de kendı gıbı olmak ısteyenle sevgılı bukowski
YanıtlaSilinsanın kağıt üstünde
kıçını açması
kimilerinin ödünü patlatır
ve patlatmalıdır da:
yazdıkça
kendilerine
"eleştirmen"
sıfatını yakıştıranlara karşı
gardın düşer.
kaçıkların harbi tuhaflıklarını
kendilerine yapılmış
hakaret sayarlar.
şiirin gizemli
munis ve
neredeyse anlaşılmaz
olmasını yeğlerler.
yüzyıllardır bozulmadı
oyunları.
züppelerin ve
sahtekarların mabedi oldu
bu şiir.
mabedin karıştırılmasını
baş rahibenin ırzına geçilmesi ile
bir tutarlar.
ayrıca, karılarını,
arabalarını,
sevgililerini,
ve üniversitedeki işlerini
kaybetmeleri de
demektir.
akademisyenlerin korkması için
neden çok
ve kalleşçe savaşmadan
ölmeyecekleri kesin
ama biz çoktandır
hazırız
ara sokaklardan geliyoruz,
barlardan,
cezaevlerinden,
onların şiiri nasıl yazdıkları
bizi ilgilendirmiyor
ama farklı sesler,
yaratmanın
ve yaşamanın farklı yolları olduğunda
ısrarlıyız
ve sesimizi duyurmak,
duyurmak,
duyurmak
niyetindeyiz
yüzyıllardır süre gelen bu
muharebede.
geldik
ve
kalıcıyız,
böyle
biline.
charles bukowski ;) benden hediye olsun o düşmüş ruh halineee .. mutlu dakikalarr
ama solemeden gıdemıcem bu resımde ^^ cuk ^^ denılecek kıvamda oturmuşş ana fıkrınee :)
YanıtlaSilpaylasimlarin icin tesekkurler, buyuk zevkle okudum siirleri... hele su lafa bayildim, nasil bir finaldir!..
YanıtlaSil"geldik
ve
kalıcıyız,
böyle
biline."
aslinda ikisinde de tarz olarak benzerlik gordum. Can Baba'da da meydan okuma vardir...
bu resim ikinci resimdi. ilkini begenmedim sonra bunu koydum, begendigine sevindim :))
ben geç takıp edıyorum o yuzden ılkını gormedım..
YanıtlaSilcan baba aşığıyımdır ama bukowskide aşagı kalmaz
cok ıstertım ıkısının aynı odada atışmalarını dınlemek kii şiir pek benlık bısey olmamasına karsın bu adamlar şiir deıl yaşam hhedıye edıyo bana ...
begenmene sevındım ...ama bence gelmıs gecmıs en buyuk meydan okuyucu charles bukowski adam afedersın ama kendi bokuyla savaşıyor resmen :):P xox
Kuşlar vardır, cana benzer havalarda;
YanıtlaSilSoğuksa kar, baharsa yaprak;
Bir başına büyür toprakta ömrümüz,
Güneşle yeşil elleriyle çıplak;
- Uslu ayaklarla başlamış yolculuk -
Yürünmez öyle, bazen durulur,
Ve iner erenler katına yorgunluk;
Kapanır sukun üzre kitaplar.
Nefeslerle sürüp giden yaşamamız
Bir su kenarına gelir durur;
Ekmekten, şaraptan öte nimetler vardır;
Yürünmez öyle hep, bazen susulur.
Can yücel
der ben susmaya çekilirimmm
biip li bi kelımecik kullandım affolaa ama betımlıcek baska bı tabir bulamadım ...:(
YanıtlaSilyuregine saglik :))
YanıtlaSilutandım :(
YanıtlaSil:))) utanacak birsey yok! :)))
YanıtlaSilbukowski den bahsedince onun gibi oluveriyor insan.. fütursuzca çıkıyor agzından sözcükler ...
YanıtlaSilaslında dediğin gibi utanılacak bişey yok ama bi anlamda da var ben bukowski deilim ki ,süzgecim var benim kullanmalıyım :)
boy ölçüşmemeliyim ustadlarla onların usluplarını sanki kendiminmişcesine hadsizce çalmamalıyım ...
ama utanmamalı ders almalı bir sonrakine burcu gibi davranmalı :) xox