10 Mart 2009

BEN KENDİMİ İNTİHAR EDİYORUM!

Suicide by celticwillow @ deviantart
Yine bir 2004 yazısı.
* * *
Ben: Aynada gördüğüm, başkalarının yolda gördüğü kimlik.
Kendim: Derinliklerdeki gerçek kimlik.
Saat sabahın 6'sında başladım 7'de bitirdim. Kalbimin en derinlerinden yazdım. KENDİM ve BEN olarak yazdım ama hayatta malesef sürekli BEN'im, bir KENDİM olamadım. Yada hep KENDİM miydim de farkında olamadım? Bunu düşünmek bile istemiyorum...

Olayın aslı düzgün Türkçede "intihar etmek"; bu da insanın kendi arzusuyla hayatına son vermesi demek. Şu anda saat sabahın altısı ve ben tüm gece bir "tavuk process" içindeydim. Bilmeyenler için, bir sağa bir sola, tüm geceyi geçirmek (Israel'e sevgiler). Biraz kendimi düşündüm (biraz...?). Öz benliğimle yaptığım kontratımı düşündüm. Fiziksel evrenin bana verdiği sonucu, olduğum yeri, bugünümü düşündüm... (İçinizden 'aman tanrim, Uğur yapma!' demeyin.)

Israel bana "Palyaço" dediğinde aslında şimdi bahsedeceğimin sadece ufak bir bölümünden bahsediyordu. Aslında ben sanırım çok daha geniş kapsamda "kendimi" intihar ediyormuşum. İnatla "kendimi intihar etmek"ten bahsediyorum çünkü kendimce önemli bir fark görüyorum. İntihar eden insan o anda olduğu kişiden nefret eder, bıkar, yada çaresiz hisseder ve kendince en kestirme ve kolay ama bence en aptalca yolun intihar olduğunu düşünür. Ben ise, biraz da "Me, Myself, Irene" filmindeki mantıkla da, kendi içimdeki asıl beni, yani "kendim"i başka bir ben gibi öldürüyorum. Benim öldürmem fiziksel öldürmek değil aslında, ruhsal, duygusal, fiziksel bir işkence bu. Yani hergün bir daha ve bir daha öldürüyorum. Çok daha acı verici...

'Ne diyor bu adam' diyorsunuzdur şimdi... Bilmeyenler için söyliyeyim. Dün akşam ANKA'da sevgili hocamız Israel bize bir gece düzenledi ve seçtiği belli konular üzerine konuşma yaptı, bir cila attı ve sonrasında da eğlencemiz oldu ki eğlenceyi düzenleme şeklinin detaylarına girmesem de bize yine bir süreç yaptığı açıktı. O süreçte "ikinci şans"ı yeniden yakaladık hep. Neyse, bu konuşmada o kadar çok şeyi birebir aldım ki ben bile şaşırdım. Kim bilir benim gibi kaç kişi vardı aynı durumda! Çoğu yerde sanki bana özel konuşuyormuş gibi geldi. Sonra eve TEM’den geldim, eve hemen girmediysem de uzun süre TV seyretmeden yatağıma girdim ki düşüneyim, sorgulayım; DURayım, kendime BAKayım ki belki DÜZELTir ve HAREKETE GEÇerim diye. Ama lisânım aynıydı! Aynı lisânla konuşarak yaşadıklarımı ne kadar değiştirebilirdim ki?.. Ne kadar doğruydu da peki ben onu değiştirmeyi bilmiyor muydum, bilmek mi istemiyordum?

AHA!!! İşte sorun da burda ya. KENDİNİ intihar etmek tam burada işte. İçimde yarattığım iki benlik, iki kuş, ve birinin diğerini öldürmesi, ve benim korktuğum ise sonradan yarattığımın asıl benliğime işkence etmesi! Sorunlar yaşıyorum, herkes gibi, maddi oluyor, sihhi oluyor, aşk ile oluyor, normal şeyler yani ve BEN GÜÇLÜYÜM (kontratım) biliyorum, asla inkâr da etmiyorum ve o kadar hissediyorum ki bunu, herşeyin altından kalkabileceğimi de biliyorum. AMA KALKMIYORUM! Kalkmamayı SEÇİYORUM. Bunu başkasına anlatsam destek bekliyor oluyorum, anlatmasam içime kapanık ve duvarlar arkasına gizli oluyorum. Çözsem bu kadar dertsiz tasasız olmaktan anlamsızca rahatsız oluyorum. Ben çözmemeyi seçiyorum. Hatta çözüp aslında, bazen çözmemişi oynuyorum. Peki tehlike nerde? Çözmemişi oynarken bazen çözdüğümü unutuyorum ve kendi yarattığım canavar, asıl GÜÇLÜ olan bana işkenceye başlıyor. Hayatta ki mutsuzluğunu, çaresizliğini, bıkkınlığını, nefretini vs. o kadar büyütüyor ki benim gerçekligim asıl ben (kendim) değil bu yapay ben oluyor. Ve kendime yaptığım işkence... Benim filmim "Ben, Kendim, Hayat" oluyor. Yeterince kafanız karıştı mı?

Sınavlar kötü mü geçti, koy poposuna diyor kendim, ama ben "olmaz, ya yüksek lisans ne olacak, o olmazsa hemen askere mi gideceksin, sonra müdür bile olamazsın yüksek lisanssız, müdür olmak istiyor musun ki, ayrıca yüksek lisanssız doktora da olmaz sonra hocalık yatar..." diyor.

İstedigim kiz beni beğensede, mutlu da olsa benimle olmak istemiyor mu, kendim "olsun, n’apalim, onun arzusu bu, ne olacak yani, zaten bitecekti yani, yoluna devam" derken, ben "işte yine bekârsın, kim bilir şimdi neye taktı, oğlum ne sapıklar ne hatunlarla ama sen romantik adamsın hâlâ bunu paylaşamıyorsun, hep gönül eğlendirmelik kızlarla da olmuyor ki, e peki ciddiyete hazır mısın? E Amerika’dasın ya bu yüzden, ne oradakileri seviyor, ne buradakiler seni istiyor uzaksın diye, peki geri mi gelsem, ulan gelmeye değer mi, ama bıktım ya..." şeklinde beynimi kemirerek yıllarımı harciyorum.

Bunun farkına varıp sizinle bunları paylaşırken kendim, "işte tamam artık yazıya bile döktün, hoş pek okuyan yoktur ama kendin için yaptın daha neyine BEN diye ayrı birini yaratıyorsun ki" derken ben, "anaaa dur oğlum olayı çözersen düşünecek, üzülecek bir bok kalmayacak, kızdan aşk acısı çekmezsen şiirleri kim yazacak, yazıları kim yazacak birşeylere isyan etmezsen, sen en iyisi bu yazıyı bitir, zaten kim okuyacak bu kadar uzun saçmalığı, en azından beni kurtar da hem ben rahatlıyayım hem de sen içindeki aptal karmaşalara geri dön. Sabah da oluyor haydi yatağaaaaaa" diyor... Böyle böyle "ben" "kendim"i intihar ediyordu(m).

Yoruldunuz mu?
İyi günler...
Sarıldım!

ugurarcan | 29-Aralık-2004 | İstanbul

picture: Suicide by celticwillow @ http://celticwillow.deviantart.com/

12 yorum:

  1. ...bunu başkasına anlatsam destek bekliyor oluyorum, anlatmasam içime kapanık ve duvarlar arkasına gizli oluyorum...
    çekilenin altından kalkmak istememek ona verdiğin değer oluyor bence.işte bu yüzden de anlatmamak en iyisi sanırım..

    YanıtlaSil
  2. insan sadece acı cektıgı( aşk acısı cektıgı ıcın gusel yazılar şiirler yazmazki
    bakınız;

    Yaşayalım Ki -
    Seninle yaşlanmak istiyorum. Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyım istiyorum. Benim olduğu kadar dostlarının, dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.
    Yaşayalım kı, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız. Sen çok dertlenip, içip, arkadaşlarınla eve gelmelisin. Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız. Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.
    Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim. Güzel günlerimizi, evimizde, bır şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız. Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek... Böylece yaşamalıyız işte.
    Sonra çocuğumuz olmalı, düşünsene, senin ve benim olan bir canlı. Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız. Sen arada mızıkçılık yapmalısın. Ve ben söylenerek sıranı almalıyım. Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın. Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.
    Zaman su gibi akıp giderken, herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı. Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden. Mutlu da olsa, kötü de olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı. Saçlara düşünce aklar ya da gidince aklar, çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehırden.
    Kavgasız, her sabah gürültüyle uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz. Geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız. Eve gelip, benden kahve istemelisin. Çocuklar gelmeli zıyaretimize, geçmışteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız...
    Öyle sevmelisin ki beni, bu yazdıklarım korkutmamalı seni. Tebessümler açtırmalı yüzünde. Bir gün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde, birbirimizi sevmenin gururu olmalı \"herşeyde\".
    Can Yücel cok sevgılı nasıl da anlatmıs yasamak ıstedıklerını...

    YanıtlaSil
  3. ya daaa ne gusel atışmış hem kendıyle hem de kendı gıbı olmak ısteyenle sevgılı bukowski

    insanın kağıt üstünde
    kıçını açması
    kimilerinin ödünü patlatır
    ve patlatmalıdır da:
    yazdıkça
    kendilerine
    "eleştirmen"
    sıfatını yakıştıranlara karşı
    gardın düşer.
    kaçıkların harbi tuhaflıklarını
    kendilerine yapılmış
    hakaret sayarlar.
    şiirin gizemli
    munis ve
    neredeyse anlaşılmaz
    olmasını yeğlerler.
    yüzyıllardır bozulmadı
    oyunları.
    züppelerin ve
    sahtekarların mabedi oldu
    bu şiir.
    mabedin karıştırılmasını
    baş rahibenin ırzına geçilmesi ile
    bir tutarlar.

    ayrıca, karılarını,
    arabalarını,
    sevgililerini,
    ve üniversitedeki işlerini
    kaybetmeleri de
    demektir.

    akademisyenlerin korkması için
    neden çok
    ve kalleşçe savaşmadan
    ölmeyecekleri kesin

    ama biz çoktandır
    hazırız

    ara sokaklardan geliyoruz,
    barlardan,
    cezaevlerinden,

    onların şiiri nasıl yazdıkları
    bizi ilgilendirmiyor

    ama farklı sesler,
    yaratmanın
    ve yaşamanın farklı yolları olduğunda
    ısrarlıyız

    ve sesimizi duyurmak,
    duyurmak,
    duyurmak
    niyetindeyiz

    yüzyıllardır süre gelen bu
    muharebede.

    geldik
    ve
    kalıcıyız,
    böyle
    biline.

    charles bukowski ;) benden hediye olsun o düşmüş ruh halineee .. mutlu dakikalarr

    YanıtlaSil
  4. ama solemeden gıdemıcem bu resımde ^^ cuk ^^ denılecek kıvamda oturmuşş ana fıkrınee :)

    YanıtlaSil
  5. paylasimlarin icin tesekkurler, buyuk zevkle okudum siirleri... hele su lafa bayildim, nasil bir finaldir!..

    "geldik
    ve
    kalıcıyız,
    böyle
    biline."

    aslinda ikisinde de tarz olarak benzerlik gordum. Can Baba'da da meydan okuma vardir...

    bu resim ikinci resimdi. ilkini begenmedim sonra bunu koydum, begendigine sevindim :))

    YanıtlaSil
  6. ben geç takıp edıyorum o yuzden ılkını gormedım..
    can baba aşığıyımdır ama bukowskide aşagı kalmaz
    cok ıstertım ıkısının aynı odada atışmalarını dınlemek kii şiir pek benlık bısey olmamasına karsın bu adamlar şiir deıl yaşam hhedıye edıyo bana ...
    begenmene sevındım ...ama bence gelmıs gecmıs en buyuk meydan okuyucu charles bukowski adam afedersın ama kendi bokuyla savaşıyor resmen :):P xox

    YanıtlaSil
  7. Kuşlar vardır, cana benzer havalarda;
    Soğuksa kar, baharsa yaprak;
    Bir başına büyür toprakta ömrümüz,
    Güneşle yeşil elleriyle çıplak;

    - Uslu ayaklarla başlamış yolculuk -
    Yürünmez öyle, bazen durulur,
    Ve iner erenler katına yorgunluk;
    Kapanır sukun üzre kitaplar.

    Nefeslerle sürüp giden yaşamamız
    Bir su kenarına gelir durur;
    Ekmekten, şaraptan öte nimetler vardır;
    Yürünmez öyle hep, bazen susulur.

    Can yücel
    der ben susmaya çekilirimmm

    YanıtlaSil
  8. biip li bi kelımecik kullandım affolaa ama betımlıcek baska bı tabir bulamadım ...:(

    YanıtlaSil
  9. :))) utanacak birsey yok! :)))

    YanıtlaSil
  10. bukowski den bahsedince onun gibi oluveriyor insan.. fütursuzca çıkıyor agzından sözcükler ...
    aslında dediğin gibi utanılacak bişey yok ama bi anlamda da var ben bukowski deilim ki ,süzgecim var benim kullanmalıyım :)
    boy ölçüşmemeliyim ustadlarla onların usluplarını sanki kendiminmişcesine hadsizce çalmamalıyım ...
    ama utanmamalı ders almalı bir sonrakine burcu gibi davranmalı :) xox

    YanıtlaSil