Çok merak ediyorum bu yazının başlığını okuduğunuzda ilk tepkiniz ne oldu. Kime tepkili olduğumu düşündünüz? Hiçbir politikasını, üslûbunu, Türkiye'yi dışarda temsil ediş şeklini, lisan bilmeyişini ve daha nice birçok aksak yanını eleştirip, milletime kızıp "Alın istediğiniz buydu işte size müstehak!" diye sezenişte bulunduğum, ama arada sırada sert çıkışlarını, nerelerden nerelere gelişindeki azmini, laf cambazlığındaki kıvrak zekâsını ve hitabet gücündeki kudreti övdüğüm Recep Tayyip Erdoğan'a mı? Yoksa oraya Amerikalı ayaklarında kasılarak gelen, karşısındaki koca başbakanı ve ülkesini minik gören, öyle elle kolla söz kesebileceğini sanan, ama diplomatik tavırları, kime nasıl hitap edeceğini, dersini iyi bilen koca gazeteci David Ignatius'a mı? Kim bilir belki de ÇOK HAKLI başladığı bir davayı barbarlık ve aptallıkla aleyhine çeviren Peres'e mi?
Keşke şu anda bir oylama yapabilseydim... :)
Bu haberi okur okumaz yazmaya başladıysam da yazıyı bitirmem birçok sebepten dolayı bugüne kaldı. Bu arada ister istemez birçok yorumu da okuma fırsatım oldu. Tahmin edildiği gibi kimisi RTE'yi kahraman ilân ederken kimisi de "yine" bizi rezil etti diye isyanlarda. Türkiye'de değişen birşey yok yani. Ama dünyada çok şey değişti aslında. Yıllardır Türkiye'nin aba altından gösterdiğini sanıp, bir tarafına sıkıca monte edilen o sopa aslında birilerinin kafasına fenâ çarptı bu sefer!..
Ben açıkçası Başbakan'ın tavrını alkışlayanlardanım. Hiçbirşeyimiz tam olmadığı gibi elbet bu tepkisini aynı sertlikte ama daha medenice gösterebilirdi diye düşünsem de bugüne kadar itilip kakılan liderieri düşündükçe, birinin kalkıp da "Sen bana bu diğer adamın yarısı kadar zamanı verip daha sonra omzuma vurarak sözümü kesemezsin!" diyebilecek yüreğe sahip olması çok hoşuma gitti. İşin özü bu...
Gelelim bazı farkettiğim detaylara. Bu detayları da göz önünde bulundurduğunuzda neden bazı konularda sıkıntım olduğunu ama yine de memnun olduğumu umarım daha iyi anlarsınız. Başbakan'ın sözünü kesen bir Amerikalı. Bir defa Amerika'da öyle kimsenin omzuna veya koluna vurarak söz kesemezsin. O zaman bu agresiflik neden? Yoksa Türkleri iyi çalışmış da "bunlarda böyledir" düşüncesi mi vardı kafasında anlamadım. Ayrıca o panelin bir münâzara ortamı olduğunu bile bile sen benim liderimin sözünü "O konuda bir daha münâzara etmeyelim" diyerek nasıl kesersin?! Hepsinden öte sen nasıl olur da herkese eşit davranmadan bu derece adâletsizce konuşma süresi tanırsın? Bunlar resmen bir küçük görme politikasının birer parçası olduğundan bunlara sessiz kalınması mânevi teslimiyetten başka birşey değildir. Bunu yapmamak da sadece tebriğe şayân bir harekettir.
Peki illâ böyle mi olması lâzımdı? Bence hayır! Arada çıkabilirdi, daha lâfa başlamadan direk "Siz konuşturmuyorunuz bu yüzden ben de sizi protesto ediyorum ve ayrılıyorum." diyebilirdi kibarca, çok çabuk bir çözüm değil ama yabancı lisânı olsa çok daha doğru ve kuvvetli ifade edebilirdi kendini, "Benim için Davos bitmiştir!" lâfını etmeyebilirdi çünkü yarın seçimleri kazanacağı ne mâlum yani sen kimsin Türkiye Cumhuriyeti'nin gelecek liderieri hakkında da konuşuyorsun ama değil mi şimdi, keşke yanındakinin de kendisi gibi bir ulusu temsil eden bir lider olduğunu unutmayıp o kişiye daha saygılı davransaydı (bahsettiğim kişi Şimon Peres), son olarak da ve en önemlisi sert ama kibar olarak yapsaydı yapacağını ve saygı kazanmış olsaydı, keşke! Bunlar olsaydı o zaman işte tam bir kahraman olurdu benim gözümde bile. Üslûp bir yere kadar ama bana en çok koyan kendisi için Davos'un bitmesinin sanki bu ülke için bitmiş olmasıymış gibi göstermesi oldu. Bu nasıl bir egodur diye düşündüm. Bunun ötesinde eğer Davos'a bizi adam gibi dinlemeye, kaile almaya çağırmıyorlarsa o zaman gitmemek en doğrusudur bence de.
Şimdi bir de içeriye baktım. Bunlardan ayrı olarak genel bir isyan da daha önce ABD'nin Irak işgaline tepki vermeyen RTE'nin şimdi resmen Hamas sözcülüğü yaparcasına celâllenmesi oldu. Bu tabi RTE'nin Bush yönetiminin bir kuklası olduğu düşüncesini kuvvetlendirdi. Hoş bugün bağırıp çağırdığı İsrail'in arkasında yine ABD olacak. Acaba herzaman olduğu gibi ABD liderliğine Demokrat Parti geldi diye AKP'nin ampülünün söneceği haberi geldi de yeni taktikler mi uygulanıyor? Orası meçhul. Ama kimse muhalefet yapmış olmak için muhalefet yapmasın. Daha önce yaptığı bir hata yüzünden şimdi doğru olanı yapmasın demek maçlarda hakem hatalarından muzdarip takımların yakınmalarına benzer sadece. Ama RTE de şunu iyi anlasın ki tutarsızlık sonunda kendine zarar verir. Nâzım Alpman yazısında çok güzel bir şekilde buna değinmiş.
Erdoğan, Türkiye’de kürsüye çıktığında avazı çıktığı kadar bağırıp, çağırıyor, öfkeli, şiddetli konuşmalar yapıyor. Sonra bunu izah ediyor:Olmaz. Böyle liderlik olmaz!
-Öfke bir hitabet tarzıdır!
Güzel…
Davos’ta ne dediğine bakalım:
-Yüksek sesle konuşmak suçluluk psikolojisinin gereğidir!
Hitabet tarzı mı, suçluluk göstergesi mi?
Bazen öyle, bazen böyle…
Erdoğan öfkelenirse hitabet tarzı, karşısındaki yüksek sesle konuşursa suçluluk psikolojisi…
Peki herşey iyi güzel de İsrail ile yapılan, hele hele askerî, onca işbirliği ne olacak? Askerin mesajında iki tarafada çekilebilecek bu minik detayı kim ne kadar anladı? Peki bu hareketlerin temel amacı aslında bizi iyice Doğu'ya çekmek mi? Batı'dan kopma politikası mı bunlar? Bu tavırlar aslında saygısızlığa gelemeyen, karakterli ve onurlu Türkiye Cumhuriyeti'nin sağlanmasına yönelik değil de, İslamî kesimin kendince oyunları mı? Bunları düşündükçe sevincim kursağımda kalıyor, midem bulanıyor. Niye hiçbirşey tam olmuyor? Neden belimiz doğrul(tul)muyor?
Tabi İsrail konusuna değinmedim hiç, niyetim de yok. Salaklığın bu kadarı. Hamas belâsından kurtulmak varken onlar da gizli plânlarının kan kokan çekiciliğine yenilip ortalığı darma duman ettiler. Bir insan haklıyken bu kadar mı kolay haksız duruma düşer? Aptallık bu, hakettiler, çeksinler cezalarını! Müstehak!
Son olarak demek istediğim, keşke RTE kendindeki potansiyeli bilseydi ve görseydi de kendi amelleri yerine şu Türkiye için, sözlerini oy kazanmak adına inanmaya inanmaya meydanlarda söylediği, daha önce hakaretler saydırdığı (ama bunu bu milletin unuttuğu) Atatürk'ün niyetlendiği düzeye çıkarmak için çalışsaydı işte o zaman asıl kahraman olurdu. O zamana kadar, RTE sadece bir Başbakan olarak kalacaktır benim için. Sevmediğim, tasvip etmediğim, inanmadığım, ama zaman zaman takdir ettiğim bir Başbakan...
ugurarcan | 1-Şubat-2009 | KCo.&HJ308
fotoğraf: Hürriyetim.com FotoGaleri
Beğenerek okudum güzel ayrıntılara deyinmişsin ..Ellerine sağlık...
YanıtlaSilEYLÜL YURT:)
YanıtlaSilTürkiye Başbakanı'nı eliyle dürtmek ne demek? İsrail'le ilişkilerin, hatta aradaki ABD'nin rolünün de gayet iyi farkındadır RTE. Köşe yazarlarının ya da yerinde oturan, değil elini taşın altına koymak, parmağını kıpırdatmayan aydınların şimdi hatırlatmasına gerek yoktu. Kaba, maba, çok doğru yaptı. Bunu seçimlerden önce de çok iyi kullandı.
YanıtlaSilKeşke ailece özel sektörün içinde olmasa, yani bilimum şirketlerde hissesi olmasa, oğlu askere gitmiş olsa, damadı ihalelere katılmasa; halkın güvenini daha çok kazanırdı eminim.
Şu anda maalesef bu halka böyle yönetim diyoruz. CHP'de Baykal, AKP'de Erdoğan...