Yer içinde, fay olarak adlandırılan kırıklar üzerinde biriken biçim değiştirme enerjisinin aniden boşalması sonucunda meydana gelen yer değiştirme hareketinin neden olduğu karmaşık, elastik dalga hareketleridir.Deprem... Farklı kaynaklarda, temeli aynı ama yapısı farklı anlamlar taşıyan yıkıcı, üzücü, ani, sarsıcı ve çok tehlikeli bir âfet. Oluşmasına hiçbir insanî gücün nerdeyse fayda edemeyeceği ama kurtuluşunda insanın, çok şeyler yapabileceği bir âfet. Önlem yoksa büyük yıkım, varsa kurtuluş... Ölüm ve yaşamak arasında, veda ve özgürlük arasında yaşanılan, kimi zaman kaile alınan, kimi zaman alınmayan karar safhası. Belki de yine bizim elimizde… Çıkan bu tehlikelere ve kötülüklere karşı bizim nasıl tepki verdiğimiz çok önemli olsa da, bazen son andaki tepkiler, hazırlıksız, temelsiz, göstermelik tepkiler fayda etmeyebiliyor. Yıllarca sağlam görünen, başkalarını kandıran birçok bina yerle bir olurlar, çünkü aslında kendilerini, kendi içlerinde yaşattıkları güzellikleri, insanları kandırırlar, ve onların mezarı olurlar. Bu binaları yapan, o hale getirenler ise bugün hâlâ hayatta, belki başka binaları aynı kadere sürükleme çabasındalar. "Hayat" işte böyle...
Yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yeryüzeyini sarsma olayına denir.
Şimdi belli kelimeleri değiştirelim aynı senaryoda. Depreme her türlü üzücü olay, hatta aşk acısı diyelim mesela, binalar bizler, içilerinde yaşayan insanlar kalbimizdeki sevdiklerimiz ve tüm iç güzelliğimiz, mütaahitler ise de hayatımızdaki kan emici, sömürücü, bize acı veren, kendi çıkarları için bizi aşağılara çeken, bize sözde yardım ediyor gibi görünüp sevgimizi haketmeden kazananları düşünelim. Bizler çok güzeliz, içimiz çok güzel, seviyoruz ama kaçımız kendimizden ödünler verdık sırf kanımıza çeşitli yollardan girmiş o kan emicilerin bizde yarattığı tahribatlar yüzünden? Kaç kalp kırdık istemeden? Kaç günler, geceler çok kötü bir ruh hali içinde kendimize acı çektirdik, dışarda o kan emiciler başkalarını da zehirlerlerken büyük neşe ve umursamazlık içinde?.. Bizim taş binalardan bir farkımız olmalı. Biz buna "Hayır!" diyebiliriz, biz karşı koyabilir, o kan emicileri yok edebiliriz!
Bugünlerde Bodrum civarında pek bir yoğun deprem fırtınası yaşanıyor, sürekli beşik misali olduk. Sonumuz hayrola...
* * *
Hayatımda 5 yıl bana büyük acı verdi O. Çok gecelerimde göz yaşları eşliğinde dökülen şiirlerime konu oldu. Hayatıma her yeni girenin suratındaki maske, seslerindeki tonlama oldu O. Unutmaya çalıştığım, uzun yürüyüşler yaptığım, hıçkıra hıçkıra ağladığım, sinirlenip sağa sola küfürler yağdırdığım, kimi zaman donup kaldığım ama unutmaya hep çok yaklaştığım zamanlarda buldu beni. Bir tek mesaj, tek kelime, yada tek bakışla yıktı hayatımı. Artık yüzünü görmüyor, buluşma taleplerini geri çeviriyor, sahip olduğu ve kendince ciddi olduğunu düşündüğü sevgilisiyle mutluluklar diliyor ve O'nu artık istemiyordum. Ama O çoktan içimdeydi. O'nu silmek çok kolay değildi. Önce etrafımdaki O'nu sonra da içimdekini yok etmeli yada etkisizleştirmeliydim. Ama O sürekli buna engeldi.
Bundan yaklaşık 2,5 yıl önceydi. Sonbahardı. Okul hayatımın belki de en güzel dönemlerinden birini yaşıyordum. Dersler çok zorlamıyor, babam kadar yakın bir profesör aile dostumuzun da dersini alıyordum. Ders hem zevkliydi hem de hakederek A'yı almayı kafaya koymuştum... Birgün eve geliyorum, o aralar yeniden mesajlaşmaya başlamışız. Bana çok zarar veriyorsa da derinden mahvetse de, alkol gibi meret nasıl da kafamı güzel yapıyor! Konuşuyoruz o aralar yoğunca. O gün konuşmanın sonları hafif tatsız, bir felâket gelecek sanki seziyorum ama tamamiyle görmezlikten geliyorum. Ve konuşma artık tartışma boyutunu aldığında hayatımın belki de ilk duygusal depremini yaşıyorum! Aslında ilk değil ama 12 yaşında babamın vefatı ardından, olgun, erişkin kafayla ilk deprem. Sevgilisyle aldığı evlilik kararı, ve benim hayatımdan O'nu çıkarmaya çalıştığımda engel olan kişinin benim kıçıma tekmeyi vurduğunun ilânı... "Hayat" işte böyle başıma yıkılıyor...
devam etsin...
ugurarcan | 05-Ağustos-2004 | Yalıkavak
photograph by Megan Dipo (abuseofreason) @ http://abuseofreason.deviantart.com
Yaralar sarılır, yıkıntılar temizlenir de ya içindeki enkaz? Geçmez gibi bitmez gibi görünse de, bir bakmışsın kalıntıları kalmış sadece içerde...
YanıtlaSilHe bi de ben aslında bu kadar şiirsel olmak istememiştim:)
bizi biz yapan da o kalintilar degil mi gerci? gercekten sevince, yani sonucu ne olursa olsun, gercekten onem verince unutulmuyor. bu hep seveceksin anlamina gelmez tabiiki ama o kisinin yeri ozel olarak kaliyor anilarda. ondan ogrendiklerinle bir sonraki sevilende daha basarili olmaya calisiyoruz. olmadi birdaha, olmadi birdaha... hayat boyle iste... kimimiz icin daha kolay tabi, kimimiz icin cok zor...
YanıtlaSilellerine ve yuregine saglik judi.
deprem ıdeal ve gercek dunyada ve manada ınsanların ewlerını hayatlarını yıkıyor.. Aşk ise en buyuk deprem ınsanın kalbını boluyor yıkıyor.. kalıntı (enkaz) bırakıyor sadece ..
YanıtlaSilsonra hepsi geciyor phoenix kibi yeniden sekıllenıyorsun...
bu arada bu resım bu kadar mı ıyı ozetler
YanıtlaSil'engel olan kisi' nin sana olan 'iyi niyeti' yuzunden; -sen popona tekme atildi olarak dusunebilirsin-ben bunun en iyisi oldugunu dusunmustum :)
YanıtlaSil