8 Nisan 2007

Uğur'la Gece Gece

Tesadüf var mıdır? Ben çok uzun zaman inanmadım buna. Hala da inanmamak taraftarıyım. Ama bunun acısını çekiyorum bazen. Yani herşeyin bir sinyal olması bana bazen çok ağır ve zor geliyor; sürekli paranoya halinde sinyal takip etmek falan insanı deli edebilecek düşünceler. Tabii ki kaçmak en kolayı ama ya gerçeklerden kaçmak? Peki gerçek nedir burda? Tesadüflerin varlığı mı sinyallerin varlığı mı? C hiçbiri, D hepsi...

Son yıllarda yapılan birçok filmde işlenen konuların tesadüfler ve sinyaller üzerine olması, yada belki de benim seyrettiğim her 10 filmden 9’unun bu şekilde olması veya sadece bu filmlerin aklımda kalıp sanki sadece her izlediğim film öyleymiş gibi hissetmem....

Beni en çok etkileyen ise, bir sürü filmde –ki bunlar beni saatlerce düşüncelere itmiş, kendime kapanıp beni DURup, BAKmaya itmiş ama neyi DÜZELTip hangi yönde HAREKETE GEÇeceğimi bulamadığım filmler – konuların benim kafamı en çok karıştıran konulardan bahsedilmesiydi.

Daha da ilginci de bunların çoğunun bana benim kafamdaki fırtınalardan haberdar olmayan yada o fırtınaların içeriğinden habersiz olan kişiler tarafından önerilmesi, ve benim bu filmeri izlemiş olmam...

Bunların arka arkaya gelmesi tesadüf müdür? Sinyal mi? Birşey yapmam gerekir mi? Filmlerdeki gibi kolay mıdır hayatına anında farklı bir yön vermek? Amerikan rüyası mıdır bu acaba? Türkiye'de olmuyor mu? Yoksa filmlerin salt görevi bizim aklımızı çelmek midir? Yada özlediğimiz sürrealiteye bizi götürerek hayatın sıkıntılarından arındırıp geçici, uyuşturucu bir mutluluk vermek mi? Hani mutluluk bir seçimdi? Huzur vermek diyelim o zaman, mutluluk vermek değil.

Romantik Kaçamak
Hayat orada olandır... Life is what there is... Son filmim de bunu gördüm işte. Bir saate yakın düşünce sürecinden sonra elim yine tuşlara gitti. Hayatta ne çok düşünüyoruz; aileyi, sevgiliyi, geleceğimizi, kariyerimizi, çocuklarımızı, köpeğimizi, kedimizi... Hayat planlamalar yapacak kadar değerli yada bol mu? Yoksa ona limitler ve kıstaslar koymadan, onu hissettiğimiz gibi, dolu dolu yaşamak mıdır daha çok değerli hale getirmek hayatı? Peki bu mümkün mü? Hayatı sadece bir tecrübe olarak görmek... Yarını düşünmeden yaşayabilir miyiz? Ne kadar mümkün bu?

Eski Türk filmlerindeki gibi fabrikatörün zengin oğlu fakir kızla evlenebilir mi? Peki 3 gün içinde aşık olunup o 3 günde herşeye meydan okunabilinir mi? Ya 3 gün sonunda geri dönülecek yerden vazgeçip yeni sevilenin yanında kalınır mı? Kolay mıdır bu? Ya o sevgi geçer ve o dönülmeyen yerde bir gelecek, hemde parlak bir gelecek toprağa gömülmüşse? Olması gereken mıdır bu, aptallık mı? Bilebilir miyiz? Peki bu alınması değer bir risk midir?

Hayatta önemli olan kendini bulmak mıdır yoksa kendinle o an olduğun gibi barışmak mı? Bulamadığımız birşeyi bilemez ve bilemediğimiz birşeyle nasıl barışırız peki?

İlginç tabi…

ugurarcan | 23-Ocak-2005

4 yorum:

  1. Yazdiklarini oldukca begendim, tumune katiliyorum diyebilirim. Ne tesaduf ki, ben de bu konu hakkinda son 6-7 yildir dusunup, birseyler okuyorum.
    ‘Tesaduflerin’, ‘isaretlerin’ gercek olup olmadigi konusunda cok temel fikirlerim, arastirmalarim, var, ancak su an icin bunlardan bahsetmek istemiyorum. Sadece, onlari; ben kendime, birer hatirlatma, baska bir yon, baska bir olasilik, sans, cozum, ornek gibi goruyorum, ancak herseyi yine 'free will' ile gormemiz ve ona gore gore hareket etmemiz gerekir diye dusunuyorum: Soyle ki; kararlarimizi, daha dogrusu “free will”imizi IQ ve/veya EQ muza (a key part of our mental and emotional make up) esas alarak, icinde bulundugumuz toplumun ve/veya orijinal geldigimiz toplumun ahlaki, sosyal, dini inansilarina, kural-kanunlarina gore veriyoruz. Ne mutlu, “free will” e veya “freedom to choose” a sahip olup onu tam anlamiyla kullanabilene.
    Hicbir normal insan, hayatinin kontrolunun elinden tamamen alinmasini istemez tabiiki. Bu yuzden kendimizi diktator ruhlu anne-baba, ogretmen, arkadas, es, patron, devlet yoneticisi tarafindan kole haline getirilmekten kaciniriz, korkariz, istemeyiz.
    ‘Free will’ in yaninda, dusunme yetenegi, karar verebilme, iyiyi-kotuyu, dogruyu-yanlisi tartabilme yeteneklerimiz var. Bu, bana gore, free will in zekice yapilmasi gerekli bir secenek oldugunu gosteriyor, insanlari robotlarla ve “icguduleriyle’ hareket eden hayvanlarla karsilastirdigimizda. Kisaca beyinimiz ve kalbimiz, 'free will' imizle birlikte harmoni icinde calismak uzere tasarlanmis bence.
    Limitsiz ozgurluk? Toplumda anarsiye neden olur. Bu nedenle kurallar, kanunlar, dinler inanislar, ogretiler, felsefeler, sanat, vs var bence.
    Su ana kadarki ogrendiklerim, tecrubelerim bana bunlari gosterdi, bakalim ilerde ne dusunecegim... Hoscakal...

    YanıtlaSil
  2. jasmine, seni sanirim tanimiyorum ama yorumun icin tesekkurler, cok dusunulmus ve tamamiyle ayni cizgide oldugum dusuncelere sahipsin. Bence de beynimizin karar verebilme ve secebilme yetisi ve kapasitesi bizi hayvanlardan ayiran ve mukemmel kilan ozellikler. Limitsiz ozgurluk illa ki anarsi olmaz diyorum ama ben. Insanin icindeki her turlu duyguyu ozensiz ve sevgisiz olarak hayata gecirmesi ozgurluk degil saygisizliktir bence; baskasinin haklarina tecavuzdur. Ozgurluk kimsenin temel yasam haklarina zarar verilmedigi surece ozgurluktur diye dusunuyorum. Limitsiz ozgurluk ise secim ani geldiginde kimsenin baskisi olmadan, yureginin ve beyninin seni goturebildigi yere ozgurce gidebilmektir benim icin.

    Tekrar tesekkurler...

    YanıtlaSil
  3. Deli cocuk,hatirlarmisin 2000li yillarin basinda arkadaslarinin, dostalarinin seni ne kadar iyi tanidigini ogrenmek icin kendin hakkinda sorular sormustun;bir email-anket yapmistin, bir tanesine Jasmine adiyle yanit vermistim % 80 i dogru yanitlamistim...Iste o Jasmine'im yine...

    YanıtlaSil
  4. affedersin, limitsiz ozgurluk yorumuna dusuncelerimi yazmayi unuttum..."...Limitsiz ozgurluk illa ki anarsi olmaz diyorum ama ben. Insanin icindeki her turlu duyguyu ozensiz ve sevgisiz olarak hayata gecirmesi ozgurluk degil saygisizliktir bence..." dusuncelerine yurekten katiliyorum. Tabiiki baskalarina ve kendisine zarar vermedikce bence 'limit'e gere yok ki. Tipki babamin sigara icmesi gibi, kendince cok az iciyor, acik alanda iciyor, ancak ben bu duruma cok uzuluyorum, birgun kotu bir hastaliga yakalanacak diye. Baska bir ornek; eger bekarsak, hepimizin geleceginda %100 olmasa bile gonlumuze uygun birisi vardir diye dusunuyorum; eee buna gore bence, o kisiyle tanisana kadar yurekten, ruhtan, candan sevmedigin, icine sinmeyen birisiyle uzaktan yakindan bir iliski yasamasi bence, o insanin 9kadin veya erkek) gelecekteki hayat arkadasina yaptigi cok ama cok buyuk bir sevgisizlik ve saygisizliktir diye dusunuyorum, belki de en buyuk saygizlik kendi yuregine ve ruhuna...Ayrica, 'limit' i evrenin yaraticisi olarak dusunmustum, yani bir Tanri'ya duyulan yurekten inanc dolayisiyla, 'free will' i O'nu onure ederek kullanmak!

    YanıtlaSil