22 Ağustos 2007
21 Ağustos
Küçükken, büyüyünce zamanın çok daha hızlı geçeceği söylenirken ben hep büyüyünce yapabileceklerimin çoğalmasıyla zamana daha çok şey sığdırabileceğimi ümit ederdim. Ne kadar çok yanılmışım. Halbuki yıllar insanı nasıl da kısıtlıyormuş. Çoğalan beklentiler, artan sorumluluklar ve seninle büyüyen hayallere ulaşma çabaları arasında kaybolan günlerden ibaret oluyormuş hayat meğer büyüyünce. İşin garibi de ne zaman hayallerden bahsetsem aklıma “Babam ve Oğlum” filmindeki Tarık’ın o minik bedeniyle sorduğu kocaman soru gelir; “insanlar büyüdükçe hayalleri küçülür mü?
Düşününce, bizimle büyüdüğünü sandığımız hayallerimiz aslında kendi hayatlarımıza koyduğumuz onca duvar arasında hiç büyümüyor ve hatta ufalıyorlar. Bununla da yetinmeyip ego denilen virüse kapılıp hayallerimize ulaşabildiğimizi diğerlerine kanıtlayabilmek için artık daha minik, daha ulaşılabilir hayaller seçmeyi de marifet görüyoruz. Büyüyünce astronot olmak artık hayallikten şakalığa indirgenmiş, hayallerimiz başımızı sokacak bir ev, ayağımızı yerden kesecek bir araba, ve sıcak bir yuva olmuş. Hayal dediğimiz ve özde en uçuk kaçık olması gereken düşüncesel hedeflerdeki nesnelerin önüne getirdiğimiz sıfatların bile bu kadar büyük acz ifadeleri olmaları da en büyük ayıbımız aslında…
Bugün 21 Ağustos, seninle tanıştığım o güzel günün ikinci yıl dönümü... Kutlu olsun...
ugurarcan | 23:50 | 21-Ağustos-2007 | HJ#308
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder